Ticari girişimlerin bu marka algısını oluşturması yıllar sürer. Bu süreç ise büyük yatırımlar, reklamlar ve süreklilik gerektirir. Fakat bu marka algısı bir kez oturduğunda, ürün artık reklama gerek olmadan kendini satmaya başlar ve yatırımcısı, bu marka değerinin ekmeğini çok uzun bir süre keyifle yer.
Yukarıda bahsettiğim marka algısı olayı insanlar için de geçerlidir. Özellikle Amerika’da, hemen hemen her başarılı bireyin kendi kişisel markasını daha çocukken oluşturmaya başladığını görürüz. Zaten bu marka değeri sayesinde, bu kişiler iyi üniversitelere gider, iyi stajlara katılır ve mezun olduktan hemen sonra en iyi şirketlerde işe başlarlar.
Amerika’daki iyi üniversiteler, bu marka değerine çok önem verir. Zaten bu sayede, çok ders çalışan ve puanları tavan olan öğrencilerle marka değeri yüksek olan öğrenciler son tahlilde birbirinden ayrışır. İyi üniversitelere girmeye hak kazananlar, marka değeri yüksek olan öğrenciler olur.
Peki Bu Marka Değeri Nasıl Oluşturulur?
Öncelikle, Yunus Emre’nin ‘‘İlim ilim bilmektir; İlim kendin bilmektir; Sen kendin bilmezsen; Bu nice okumaktır.’’ sözünde belirttiği kendini tanıma yolculuğuna, öğrenciler olabildiğince erken çıkmalıdır.
Bunun için öğrenciler, yine, olabildiğince erken yaşta:
- okuldaki öğrenci kulüplerine katılmalı,
- gönüllü faaliyetler içinde olmalı,
- spor yapmalı ve
- mümkünse bir müzik aleti çalmayı öğrenmelidir.
Bu süre içerisinde öğrenci, neyi sevip neyi sevmediğini bilmeye yatırım yapmalı ve konfor alanının dışına çıkarak farklı şeyleri denemelidir. Kendini tanıma yolculuğunda, orta okul ve lisenin ilk iki senesi, öğrenciler için çok değerli zaman dilimleridir. Özellikle orta okulda, velilerin öğrenciler üzerinde yaptırımı daha fazla olduğundan, onları değişik alanlara teşvik etmeleri daha kolay olacaktır. Yaş ilerledikçe bu yaptırım gücü azaldığı için, öğrencinin kendini tanıması üniversite yıllarına ötelenecek ve belki de ömrünün ilerleyen yıllarına kadar bu kendini keşif gerçekleşemeyecektir.
Kendini keşif sürecinin sıralaması şöyle ilerlemelidir:
- Öğrenci 7. ve 10. sınıf arasındaki sürede kişisel keşfine yatırım yaptıktan sonra,
- 11. ve 12. sınıfta yeteneği olduğu alanda uzmanlaşmalı,
- konu ile alakalı yaz programlarına katılmalı,
- üniversite dersleri almalı,
- mümkünse üniversitede bir profesörün yanında araştırmaya katılmalı,
- bu alan ile alakalı bir el kitabı yazmalı ve
- uzmanlığını ortaya çıkarmalıdır.
‘‘Hocam sen de amma uçtun.’’ diyen dostların seslerini duyar gibiyim. İsterseniz aşağıda paylaştığım bir üniversite başvuru profilini inceleyebilirsiniz. Bu öğrencim yukarıda anlattığım her şeyi bir bir yaptı ve çok kısa bir süre önce çok iyi bir üniversiteden %100 burslu olarak kabul aldı. İnanın CV’sine baktığınızda bu öğrencinin üniversite bile okumasına gerek yok dersiniz, o derece kendini yetiştirmiş ve kendi kişisel markasını oluşturmak adına inanılmaz yatırımlar yapmış.
Kişisel markamızı oluşturmak, illaki Ivy League’e gitmekle sonuçlanmayabilir ama böylesi bir yatırım ve kişisel gelişim serüveni; öğrencinin bir ömür özgüvenli bir kişi olmasını, girişken ve öğrenmeye açık bir insan olmasını sağlar. Aynı zamanda, uzun vadede öğrencinin çok yüksek mevkilere gelmesinin zeminini oluşturur. Eğer yarın Amerika’da köklerimizin kuvvetli olmasını istiyorsak bugünden çocuklarımıza yatırım yapalım, onların özgüvenli bireyler haline gelmelerini sağlayalım. Onların en iyi şekilde eğitim almasını, ana gündemlerimizden bir tanesi haline getirelim.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, esenlikle kalın.
Dipnot: Örnek CV’ye buradan ulaşabilirsinizDownload
Robert Turk
Technoprep CEO
robert@siliconelabs.com
https://www.linkedin.com/in/robertdturk/